Modernizm, kainatta var olan her
“şey” gibi kendi karşıtlığını üretti. Buna kimileri anti-modernizm ismini
veriyor. Bu akımın dünyada olduğu gibi Türkiyede de çeşitli temsilcileri
mevcut. Bülent Akyürek belki de bunlar arasında en tanınmışı, en popüleri. Yılgın
Türkler, Öğle Namazına Nasıl Kalkılır, İçinizdeki Öküze Oha Deyin gibi çarpıcı
kitaplarıyla tanınan yazar, hayatının büyük kısmını ateist olarak geçirdiğini,
bir rüya vesilesiyle dünya değilse bile ahiret görüşünü değiştirdiğini öne
sürüyor.

Akyürek
şimdiye kadar birçok tv ve radyo programına konuk oldu. Hemen hepsinde de
yaklaşık olarak aynı şekilde tutarlı bir görüş ortaya koymayı başardığı
söylenebilir. Bu programlardan en meşhuru Turgay Gülerin sunduğu Sıradışı idi.
Uzun zamandır Ülke TVde ekrana gelen Sıradışı, Prof.Mehmet Çelik, Oktay
Sinanoğlu, Sadık Yalsızuçanlar gibi isimlerden sonra Bülent Akyürek ve onun
düşüncelerini evimize konuk etti. Açıkçası bu programda Güler alışık olduğumuz
başarılı sunucu grafiğinden birazcık uzaklaştı. Yine de Bülent Akyürek, kendi
okuyucu kitlesine vermek istediği mesajı en iyi şekilde iletti.
Anti-modernizm, kendini modernizme göre, ve tabiidir ki onun referanslarına göre tanımlamak hatasına düşmek için çok uygun bir vaziyette konumlanmış. Bir kere anti ön eki, zaten tümüyle bir reddediş ve karşı çıkışı işaret ediyor. Hal böyleyken “uçağa da mı karşısın” “ilaca da mı karşısın” “ambulansa da mı karşısın” gibi çıkışların ardından en can alıcı ve en kritik soruyla karşı karşıya geliyoruz “kitaba,dergiye,televizyona da mı karşısın? Madem karşısın, ne işin var o ekranda, niye boyumuz kadar kitap yazdın, dergilere verdiğin o uzunca mülakatlar da neyin nesi?” Evet, bir blog yazarı olarak bloglara ve internete karşı olmak kadar gülünç bir şey diyebiliriz. Fakat Akyürek’in üslubu ve fikir dünyası hemen “anti-modernist” yahut “bağnaz” gibi yaftaları kabul etmeyecek kadar derin. Bir kere bu tarz kitapları okurken, tebliğleri dinlerken bu düşüncenin kendi jargonunu kullanmak ve yine kendi paradigması içinde düşünce bağlantıları kurmak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde, “tvye karşısın ne işin var ekranda” cümlesinden öteye gidemeyiz.
Her
konuda olduğu gibi, suçlamadan önce karşımızdakinin ne dediğini etraflıca
anlamalı, almamız gerekenleri almalı, ve olumlu olsun olumsuz olsun eleştiriyi
en sona koymalıyız. Bu eleştiri yapmayalım anlamına gelmiyor. Bülent Akyürek
okurlarını yazarın kitaplarını tekrar ve bu kez daha farklı bir gözle okumaya,
muarızlarını da insaflıca davranmaya davet ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder